Kelimeler arşivinde; içinde "erip" olan, toplam 21 tane kelime bulunuyor. İçerisinde erip bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu erip ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında erip olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
PERİPANKREATİTİS
PERİPROSTATİTİS
PERİPROKTİTİS
PERİPATETİZM, PERİPLÖRİTİS, PERİPATETİST
PERİPNÖMONİ, KERİPLENMEK, KERİPSİNMEK
KORNERİPİN
PERİPATUS, PERİPLAST
ŞEKERİPİ, SEMERİPİ, PERİPETİ, ÇERİPENE
ERİPİSİ
ERİPEK
KERİP, GERİP
ERİP
ERİP
Akıllı, zeki kimse.
KERİPLENMEK
Gariplenmek, hüzünlü olmak.
ŞEKERİPİ
Deve semerindeki iki kolanı birbirine bağlayan ip. (Saçıkara İslahiye Gaziantep). Penbe renkli iplik. (Yeşilova Aksaray Niğde).
PERİPATETİZM
Aristotelesçilik.
PERİPROKTİTİS
Rektumu saran dokuların yangısı, perirektitis.
SEMERİPİ
Semerin arkasına süs yapmakta kullanılan renkli ip. (Güdül Ankara).
PERİPNÖMONİ
Pnömoni. Plöropnömoni.
PERİPATUS
İlkel eklem bacaklılar (Malacopoda) alt dalının, onikoforlar (Onychophora) sınıfından, türleri Amerika'da yaşayan bir cins. (Peripatus), İlkel-eklembacaklılar (Malacopoda) alt-dalının onikoforlar (Onychophora) sınıfından bir cins. Tropik Amerikada yaşar.
PERİPROSTATİTİS
Prostat çevresindeki dokuların yangısı.
PERİPANKREATİTİS
Pankreası saran dokuların yangısı.
PERİPATETİST
Aristotelesçi.
PERİPLAST
Bazı bir hücreli hayvanların pelikulası.
PERİPETİ
Aristoteles'e göre, oyun kahramanının alın yazısında beklenmedik bir değişme. Bahtın dönmesi.
PERİPLÖRİTİS
Göğüs zarını saran dokunun yangısı.
KORNERİPİN
Nadir olarak Hindistan'da bulunan aluminyum borosilikat.
KERİPSİNMEK
Kaçınmak.
Bu bölümde tanımı içerisinde ERİP geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ÇAKILDAK
Bir çarkın yalnız bir yöne doğru işlemesine yol verip tersine dönmesini önleyen veya değirmen, su dolabı vb. makinelerin işleyişini çıkardığı sesle kontrole yarayan parça. Koyunların kuyrukları altındaki kıllara yapışıp kuruyan pislik. Elde çevrildikçe gürültülü ses çıkaran, değirmi biçiminde bir çocuk oyuncağı.
KURUTMAK
Suyunu ve ıslaklığını giderip kuru duruma getirmek. Bitki canlılığını yitirmek. Bazı sebze ve meyvelerin buharlaştırılmasıyla kuru bir durum almasını sağlamak. Uğursuzluk getirmek, yok etmek. Cılız duruma getirmek, zayıflatmak. Yiyecek ve içecekleri yiyip bitirmek.
ÖDEŞMEK
Birbirine olan borçları ödeyip alacak verecek bırakmamak. Karşılık olarak benzer iş, hareket yapıp veya bir şey verip borçlu kalmamak.
SİSTİRE
Bir tahtanın üzerindeki ufak pürüzleri giderip onu dümdüz bir duruma getirmeye yarayan ince çelik lama.
DEĞİŞTİRMEK
Başka bir biçime sokmak, değişikliğe uğratmak. Başka bir duruma, başka bir görünüme getirmek. Bir şey verip yerine başka bir şey almak. Anlatıma yeni bir içerik vermek. Bir şeyi veya bir kimseyi bulunduğu yerden başka bir yere götürmek. Birini bırakıp başkasını kullanmak.
AYDINLATMAK
Karanlığı giderip görünür duruma getirmek, ışıklandırmak. Bir sorun üzerine bilgi vermek.
TAVCI
Birini kandırarak, yüze gülerek aldatan kimse. Yurt dışından geldiğini söyleyerek üzerindeki değeri düşük altın veya mücevherleri çok değerli gösterip dolandırıcılık yapan kimse.
TAFRA
Kendisini olduğundan büyük gösterip böbürlenme, yüksekten atma.
ALAYLI
Erlikten yetişmiş, askerî okullarda okumadan başarı gösterip rütbe alan ve yükselen subay. Gerekli okul eğitimini görmeden kendini yetiştirmiş olan (kimse), mektepli karşıtı. Gösterişli, görkemli, debdebeli. Alay edici, küçümseyici, müstehzi.
NİYET
Bir şeyi yapmayı önceden isteyip düşünme, maksat. Fal gibi kullanılmak amacıyla içine mâni yazılıp katlanmış veya şekerlere sarılmış kâğıt parçası. Namaz kılmaya, oruç tutmaya ve abdest almaya karar verip başlama.
İNFAK
Nafaka verip bir kimsenin geçimini sağlama.
ÜZMEK
Üzüntü vermek. Bir şeyi gerip çekerek gevşetmek, sürterek aşındırmak.
ARİSTOTELESÇİ
Aristotelesçilik yanlısı olan, Aristocu, gezimci, peripatetist.
NİŞANLI
Evlenmek için söz verip yüzük takmış olan kimse, adaklı. Belirleyici bir işareti, alameti, nişanı olan kimse.
ARAMAK
Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak. Önem verip istemek. Ziyarete, hatır sormaya gitmek. Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek. Şart koşmak. Bir kişiyle görüşmek üzere telefon etmek. Araştırmak, yoklamak.
MERHABALAŞMAK
Karşılıklı selam verip hâl hatır sormak.
HAKLAŞMAK
İki taraf birbirine hakkını verip alacak verecekleri kalmamak, ödeşmek.
ARİSTOTELESÇİLİK
Yunan filozoflarından derslerini öğrencileriyle birlikte gezinerek veren Aristoteles'in felsefesi, gezimcilik, Aristoculuk, peripatetizm. Bu felsefeyi benimsemiş olma durumu.
FAİZLENDİRMEK
Parayı faize verip işletmek, çoğaltmak, nemalandırmak.
BOMBA
Canlı ya da cansız hedeflere atılan, içi yakıcı ve yıkıcı maddelerle doldurulmuş, türlü büyüklükte patlayıcı, ateşli silah. Yan yelkenlerin alt yakasını gerip açmak için kullanılan yatay seren. Büyük fıçı veya varil. Çekiciliği olan çok güzel kadın veya kız. Uyuşturucu hap.