Kelimeler arşivinde; içinde "beklenme" olan, toplam 10 tane kelime bulunuyor. İçerisinde beklenme bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu beklenme ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında beklenme olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
BEKLENMEZLİK
BEKLENMEDİK, GÖBEKLENMEK, ŞİBEKLENMEK
ÖBEKLENMEK, GÖBEKLENME
BEKLENMEK, BEKLENMEZ, ÖBEKLENME
BEKLENME
BEKLENME
Beklenmek durumu.
BEKLENMEZLİK
Beklenmeme durumu.
BEKLENMEK
Bekleme işine konu olmak.
GÖBEKLENME
Göbeklenmek işi.
ÖBEKLENME
Öbeklenmek durumu veya biçimi.
ÖBEKLENMEK
Öbek durumuna gelmek, öbek öbek olmak.
GÖBEKLENMEK
Karnı yağlanıp şişmanlamak. Marul, lahana yaprakları büyüyüp sıklaşmak.
ŞİBEKLENMEK
Göz çapaklanmak.
BEKLENMEZ
Beklenmeyen, umulmayan durumda olan.
BEKLENMEDİK
Beklenmeyen, umulmayan. Birdenbire, ansızın olan.
Bu bölümde tanımı içerisinde BEKLENME geçen kelimeler listesi verilmiştir.
DİŞLİ
Dişleri olan. Ayakkabıcıların sayayı kalıba çekmek için kullandıkları kerpeten gibi bir araç. Kaya balığı. Beklenmedik düzeyde olan. Sözünü geçiren, istediğini yaptırabilen, güçlü (kimse). Dişleri olan çark.
GÖRÜNMEZ
Görünmeyen, beklenmeyen.
BİTMEK
Tükenmek. Bitki, tüy, saç vb. şeyler çıkıp yetişmek. Güçsüz kalmak, çok zayıflamak. Çok sevmek, bayılmak, beğenmek. Beklenmedik zamanda ortaya çıkmak. Çok yorulmak. Sona ermek.
ÇIKAGELMEK
Beklenmedik bir zamanda gelmek.
GÜLÜT
Skeç, revü, eğlence gösterisi vb.ne eklenen beklenmedik gülünç sözler veya durumlar.
ÇAKINTI
Şimşek çakması, parlaması. Ani buluş, düşünce, beklenmeyen söz veya davranış.
DAĞITMAK
Toplu durumda bulunanları birbirinden uzaklaştırmak veya ayırmak. Değişik sebeplerle kendini koyuvermek, beklenmedik davranışlarda bulunmak. Bir topluluğun varlığına son vermek, feshetmek. Yenilgiye uğratmak. Kurulu bir düzeni bozmak. Etkisini, gücünü azaltmak, gidermek. Belli bir orana göre bölüştürmek, pay etmek, tevzi etmek. İletmek, ulaştırmak. Ne yaptığını bilmeyecek kadar içip kendinden geçmek. Bir şeyin veya bir yerin düzenini bozmak. Herhangi bir şeyi ayrı ayrı kimselere vermek.
AMA
Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarayan bir söz, amma, lakin, velakin. Uyarma veya şartlı bir ifade niteliğinde olan bir cümleyi, başka bir cümleye bağlamaya yarayan bir söz. Bir yargıyı veya bir buyruğu pekiştirmek için de kullanılan bir söz. Beklenmeyen bir sonucu anlatan iki cümleyi onun sebebi durumunda olan cümleye bağlayan bir söz. Bazen dikkati çekmek için cümlenin sonuna getirilen bir söz.
HAYIR
"Yok, öyle değil, olmaz" anlamlarında onamama, inkâr bildiren bir söz. İyi, hayırlı, yararlı, faydalı. Olumsuz cümlelerde anlamı pekiştiren bir söz. İyilik, karşılık beklenmeden yapılmış olan yardım.
EYVAH
Beklenmedik, kötü, hoşa gitmeyen bir haber veya olay karşısında duyulan acınma, üzülme sözü.
FEVKALADE
Alışılmış olandan ayrı, olağanüstü, beklenmedik, görülmedik, işitilmedik. "Çok iyi, çok üstün, çok güzel" anlamlarında beğeni ifade eden bir söz. Aşırı bir biçimde. Aşırı, çok fazla.
DENGESİZLİK
Bir şeyde denge bulunmaması durumu. Bir kimsenin tutum ve davranışlarında beklenmedik değişmeler olması, istikrarsızlık.
GÜMBEDEK
Gümbürdeyerek. Beklenmedik bir zamanda, birdenbire.
DONMAK
Sıvı, soğuğun etkisiyle katı duruma gelmek, buz tutmak. Gelişmemek, yeniliklere açık olmamak. Beklenmedik bir durum karşısında birden hareketsiz kalmak. Eriyik durumda bulunan bir metal katı duruma geçmek. Kimyasal bir etki ile katılaşmak. Çok üşümek. Bitki soğuktan zarar görmek, yararlanılmaz duruma gelmek. Yaşamını yitirmek, soğuktan ölmek.
BEKLENİLMEK
Beklenmek.
BASKIN
Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme. Benzerleri arasında güç ve önem bakımından başta gelen, başat, hâkim, dominant. Sertlik, zorluk bakımından üstün. Su basması, sel. Ansızın çıkagelme. Kısa süreli, beklenmedik saldırı.
ALDATMAK
Beklenmedik bir davranışla yanıltmak. Oyalamak, avutmak. Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek. Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden yararlanarak onun üzerinden kazanç sağlamak. Karı ve kocadan biri eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek. Yalan söylemek. Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanı vermek. Birine verilen sözü tutmamak.
ESMEK
Hava bir yönden bir yöne akmak, rüzgâr olmak. Yapılması önce düşünülmüş olmayan veya beklenmeyen bir şeyi yapmaya birdenbire karar vermek.
BAKMAK
Bakışı bir şey üzerine çevirmek. Yoklamak, incelemek, denemek. Anlamak, farkına varmak. Gözetmek, korumak. İlgilenmek. Yapılabilmesi bir şeye bağlı bulunmak. Beslemek, geçindirmek. Bir şeyin gelişmesi veya iyi bir durumda kalması için emek vermek. Renklerde benzemek, andırmak. Bir iş birinden beklenmek. Hastayı muayene etmek. Bir şeyin yüzü bir yöne doğru olmak. Tedavi etmek için ilgilenmek. Bir işi yapmak, bir işi yapmakla görevli olmak. Aramak. Başka bir şeyle ilgilenmeyip elindeki veya önündeki işle uğraşır olmak. Uğraşmak, meşgul olmak.
BURGAÇ
Beklenen hızından farklı bir biçimde ve beklenmeyen yönlerden gelen şiddetli hava akımı, türbülans.