Kelimeler arşivinde; içinde "organ" olan, toplam 38 tane kelime bulunuyor. İçerisinde organ bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu organ ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında organ olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
YUKARIYORGANLI, MİKROORGANİZMA, YORGANKALDIRAN, REORGANİZASYON
ORGANOTROPİZM
ORGANİZASYON, ORGANOLEPTİK
CORTİORGANI, YORGANCILIK, ORGANOGENEZ, ORGANLAŞMAK, ORGANOTİPİK, ORGANİZATÖR, YORGANÇAYIR, YORGANLAMAK
ORGANLAŞMA, ORGANOLOJİ, MORGANELLA
ORGANOYİT, GORGANMAK, DORGANMAK, İNORGANİK, ORGANİZMA, ORGANİKÇİ, ANORGANİK
YORGANCI, ORGANTİN, ORGANLIK, ORGANİZE
ORGANZE, ORGANEL, PORGANK, ORGANİK
YORGAN, ORGANA, SORGAN, KORGAN
ORGAN
ORGAN
Vücudun, belirli bir görev yapan ve sınırları kesin olarak belirlenmiş bölümü, uzuv. Bir görevi, bir işi yerine getirmekle yükümlü kuruluş.
YORGANÇAYIR
Bingöl ili, Karlıova ilçesinde, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
ORGANOTROPİZM
Parazitlerin çeşitli gelişim everelerini geçirmek için uygun olan belirli organları tercih etmesi. Parazitlerin çeşitli gelişim evrelerinin ileri gelişimleri için uygun olan belirli organları tercih etmesi.
CORTİORGANI
Memeli hayvanların iç kulağında, koklea zarı üzerinde bulunan, çevresi sıvıyla sarılı, titreşime duyarlı duyu hücrelerinden oluşan, ses duyusunu alan organ, spiral organ, Korti organı.
YORGANLAMAK
Üstünü örtmek: Kar üstünü yorganladı, ekin korkmaz.
YUKARIYORGANLI
Van ilinde, Dorutay bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi.
YORGANKALDIRAN
Yere yapışık olarak, yıldız biçiminde biten bir bitki.
ORGANOTİPİK
Bitki doku kültüründe üç boyutlu formda ya da fonksiyonda ya da her ikisinde de in vivo organa benzeme durumu.
ORGANİZASYON
Düzenleme. Düzenli bir grubun üyelerinin tamamı. Kuruluş, kurum, teşkilat. Devlet, idare, toplum vb.nin düzenleniş biçimi.
ORGANLAŞMAK
Canlılarda organlar oluşmak.
YORGANCILIK
Yorgancının işi.
ORGANİZATÖR
Düzenleyici.
MİKROORGANİZMA
Mikroskopla görülebilen organizma.
REORGANİZASYON
Yeniden düzenlenme.
ORGANOGENEZ
Organların oluşması ve gelişmesi. Embriyoda organ ve organ sistemlerinin oluşması. Embriyo gelişiminde organ ve sistemlerin oluşmaya başladığı dönem.
ORGANOLEPTİK
Cisimlerin duyu organlarını etkileme yeteneği.
Bu bölümde tanımı içerisinde ORGAN geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ABDEST
Müslümanların, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh etme yoluyla yaptıkları arınma.
ALKALOİT
Özellikleri ile alkalileri andıran organik madde.
AMPÜTASYON
Kol, bacak, kulak gibi organların tedavi amacıyla kısmen veya tamamen kesilip çıkartılması. Herhangi bir bütünden bir parça kesme veya koparma.
ALMAK
Bir şeyi elle ya da başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak. Zararlı, tehlikeli bir şeye uğramak. Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak. Motor çalışması için gerekli olan elektrik veya yakıttan yararlanır duruma gelmek. Satın almak. Erkek, kadınla evlenmek. Göreve, işe başlatmak. Örtmek, koymak. Yolmak, koparmak. Bürümek, sarmak, kaplamak. İçine sığmak. İçecek veya sigara içmek. Görevden, işten çekmek. Kazanç sağlamak. Gidermek, yok etmek. Kazanmak, elde etmek. Çalmak. Kısaltmak, eksiltmek. Vücuttaki hasta bir organı ameliyatla çıkarmak. İçeri sızmak, içine çekmek. Yol gitmek, mesafe katetmek. Kabul etmek. İçeri girmesini sağlamak. Birlikte götürmek. Soldurmak. Kendine ulaştırılmak, iletilmek. Temizlemek. Sürükleyip götürmek. Yer değiştirmek. Yutmak, kullanmak. Tat veya koku duymak. Başlamak. Ele geçirmek, fethetmek.
AĞIZ
Yüzde, avurtlarla iki çene arasında bulunan, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye yarayan ve besinlerin sindirilmeye başlandığı organ. Bu boşluğun dudakları çevreleyen bölümü. Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak. Koy, körfez, liman vb. yerlerin açık tarafı. Aynı dil içinde ses, şekil, söz dizimi ve anlamca farklılıklar gösterebilen, belli yerleşim bölgelerine veya sınıflara özgü olan konuşma dili. Uç, kenar. Kapların veya içi boş şeylerin açık tarafı. Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü. Çıkış yeri. Kesici aletlerin keskin tarafı. Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap. Yeni doğurmuş memelilerin ilk sütü. Üslup, ifade biçimi.
ARKEGON
Eğrelti otlarında, bütün kara yosunlarında, bazı su yosunlarında ve açık tohumlularda görülen dişilik organı.
AM
Dişilik organı. Amerikyum elementinin simgesi.
ALİFATİK
Açık zincirli olan (organik madde).
ANTİOKSİDAN
Genellikle yağların, yağlı besinlerin uzun süre saklanabilmesi, beyaz renkli sebze ve meyvelerin kararmasının önlenmesi için kullanılan madde. Canlı organizmalardaki toksinleri atmaya yarayan madde.
ASETON
Birçok organik maddeyi eritmekte kullanılan uçucu, kolayca alev alır, eter kokusunda bir sıvı.
ANATOMİ
İnsan, hayvan ve bitkilerin yapısını ve organlarının birbiriyle olan ilgilerini inceleyen bilim, teşrih. Beden yapısı, gövde yapısı. Bir şeyin oluşumunda göze çarpan özel yapı.
AMFİZEM
Doku ve organlarda sıra dışı hava toplanması.
ALGILAMAK
Bir olayı veya bir nesnenin varlığını duyu organlarıyla kavramak, idrak etmek.
ANORGANİK
İnorganik.
ABANİ
Genellikle sarık, bohça, kundak ve yorgan yüzü yapımında kullanılan, zemini beyaz, üzerinde safran renginde nakışlar bulunan ipek kumaş. Bu kumaştan yapılmış.
AKTARMAK
Bir şeyi bir yerden, bir kaptan başka bir yere veya kaba geçirmek. Toprağı altı üstüne gelecek bir biçimde iyice bellemek. Alıntılamak. Bir kitabı başından sonuna kadar okumak. Bir lehçeyi başka bir lehçeye uyarlamak. Kaynak kişiden derlenen herhangi bir parçayı kitlelere duyurmak ve yaymak. Tür değişikliği yapmak. Bir şeyin yolunu, yönünü değiştirmek. Çatı kiremitlerinin kırık ve bozuk olanlarının yerlerine sağlamlarını koymak. Bir tekniğe göre biçimlendirmek, uyarlamak. Birinin başka biriyle telefonla konuşmasını sağlamak. Üretilmiş olan bir enerjiyi, başka organlara iletmek. İletmek, bildirmek.
ANTİSEPSİ
El, yüz veya vücuttaki hastalık yapan mikroorganizmaları kimyasal maddelerle etkisiz hâle getirme veya yok etme işlemi.
AĞIRLAŞMAK
Ağır duruma gelmek. Sıkıcı ve bunaltıcı bir durum almak. Güçleşmek, zorlaşmak. Gökyüzü bulutlu ve karanlık, iç karartıcı bir hâl almak. Ağırbaşlı olmak. Yavaşlamak. Yiyecek bozulmaya yüz tutmak. Gebe kadın doğurması yaklaşmak. Hasta tehlikeli duruma gelmek, fenalaşmak. Organ görevini yapamaz duruma gelmek.
AKCİĞER
Göğüs kafesinin büyük bir bölümünü içten kaplayan, kanı temizleyen, sağlı sollu iki parçadan oluşan solunum organı. Bronşçukların son bölümü.
ALDIRMAK
Alma işini yaptırmak. Sığdırmak. Vücuttan herhangi bir parçayı veya organı sağlık sebebiyle çıkarttırmak. Önem vermek, değer vermek. Başkasına kaptırmak. Getirtmek.