Kelimeler arşivinde; içinde "olay" olan, toplam 69 tane kelime bulunuyor. İçerisinde olay bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu olay ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında olay olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
KOLAYLAŞTIRILMAK
KOLAYLAŞTIRILMA
YUKARIDOLAYLAR, KOLAYLAŞTIRICI, KOLAYLAŞTIRMAK, DEPOLAYABİLMEK
AŞAĞIDOLAYLAR, DEPOLAYABİLME, OLAYLAŞTIRMAK, KOLAYLAŞTIRMA
OLAYLAŞTIRMA, DOLAYABİLMEK
KOLAYLAŞMAK, DOLAYABİLME, KOLAYLANMAK, YUKARIDOLAY, KOLAYSINMAK, DOLAYISIYLA, GOLAYLAŞMAK
KOLAYLANMA, DOLAYLAMAK, KOLAYCILIK, GOLAYLAMAK, AŞAĞIDOLAY, KOLAYLAMAK, KOLAYLIKLA, KOLAYLAŞMA, KOLAYCACIK
OLAYCILIK, DEPOLAYIŞ, OLAYAZMAK, KOLAYLAMA, DOLAYLAMA, ÖRNEKOLAY, FIRDOLAYI
YANDOLAY, KOLAYINA, GÖKDOLAY, DOLAYLAR, KOLAYSIZ, DOLAYSIZ, OLAYAZMA, KOLAYLIK, OLAYLAMA
KOLAYLI, KOLAYLU, NOLAYDI, OLAYCIK, GOLAYLA, KOLAYIN, İZOLAYT, KOLAYIR, DOLAYLI, DOLAYAN, OLAYSIZ, KOLAYCA, KOLAYCI, KOLAYDA
DOLAYI, OLAYIZ, OLAYDI, OLAYCI, OLAYLI, OLAYAK
TOLAY, KOLAY, GOLAY, DOLAY
OLAY
OLAY
Ortaya çıkan, oluşan durum, ilgi çeken veya çekebilecek nitelikte olan her türlü iş, hadise, vaka. Önemli tarihsel olgu, fenomen.
KOLAYLAŞTIRMA
Kolaylaştırmak işi. Üstün tutma, benimseyerek koruma, kişiye yapılacak işlemde kolaylık gösterme. Küme çözümleme yordamlarında gözlemcinin özgür tartışmalar, kendiliğindenli ilişkilerin örtük anlamlarını açığa çıkarma ve sorunları ya da ilişki düğümlenmelerini, çözümleme de üstlendiği yardım ve ayrıştırma işi.
KOLAYLAŞTIRMAK
Kolay bir duruma getirmek, güçlükleri ortadan kaldırmak. Bir işi sonuna yaklaştırmak.
OLAYLAŞTIRMAK
Olay durumuna getirmek, olay yapmak.
DOLAYABİLMEK
Dolamaya gücü yetmek.
KOLAYLAŞTIRICI
Görüşmelerin gidişini üyelerin özgürce seçmelerine ve kendiliğinden eğilimlerine bırakan küme çözümlemelerinde bir ayrıştırıcı ya da sorun çözümleyici konumunda olan gözlemci.
DOLAYABİLME
Dolayabilmek işi.
DEPOLAYABİLME
Depolayabilmek işi.
KOLAYLANMAK
Bir iş sonuna yaklaşmak, bitmek üzere olmak.
KOLAYLAŞTIRILMAK
Kolaylaştırma işini yaptırılmak.
AŞAĞIDOLAYLAR
Kütahya şehrinde, Simav belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.
OLAYLAŞTIRMA
Olaylaştırmak durumu.
KOLAYLAŞTIRILMA
Kolaylaştırılmak işi.
DEPOLAYABİLMEK
Depolama imkânı veya olasılığı bulunmak.
YUKARIDOLAYLAR
Kütahya ilinde, Simav belediyesi, merkez nahiyesine bağlı bir bölge.
KOLAYLAŞMAK
Kolay duruma gelmek. Engel ve güçlükler ortadan kalkmak.
Bu bölümde tanımı içerisinde OLAY geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ABANDONE
Boks sporunda dövüşemeyecek duruma gelen boksörün karşılaşmayı yarıda bırakması. Herhangi bir olay karşısında çaresiz duruma düşme.
AKILSALLAŞTIRMA
Akılsallaştırmak işi. Bilinç dışı olayların mantık ve akla dayalı olarak açıklanması.
ABARTI
Bir şeyi, bir olayı olduğundan büyük veya çok gösterme, mübalağa.
AKIŞKANLIK
Akışkan olma durumu. Para ve ticaretle ilgili işlemlerde kullanılabilecek durumda olan satın alma gücü, likidite. Kolaylıkla paraya çevrilebilme özelliği fazla olan varlıklar, likidite.
AKILLANMAK
Karşılaşılan olayların sonuçlarından yararlanarak davranmak. Uslanmak.
AĞIZLAMAK
Bir boğazın veya bir limanın ağzını ortalamak. Bir işi kolaylamak. Bir parçayı yuvasına geçirmek için önce yuvanın ağzını ayarlamak.
AKINTI
Akma işi. Sıvı yapıştırıcıların ağaç yüzeylerine gereğinden çok sürülmesi ile oluşan durum. Hastalık sebebiyle vücudun herhangi bir yerinden sulu madde akması. Havanın veya suyun herhangi bir yöne doğru yer değiştirmesi, akım, cereyan. Eğiklik, eğim, meyil. Çam türü ağaçlarda bulunan reçinenin eriyerek akması olayı.
AÇMAZ
Satranç oyununda şahı koruyan taşlardan birinin yerinden oynatılamaması durumu. Tuluatta karşısındakine bir nükte veya tekerleme söyleme kolaylığını veren söz. İçinden zor çıkılır durum.
AKIŞMA
Akışmak işi. Bir sıraya gelen ses, hece veya kelimelerin birbirleriyle uyuşarak kulağa hoş ve dile kolay gelen bir bütün oluşturması.
ACI
Bazı maddelerin dilde bıraktığı yakıcı duyu, tatlı karşıtı. Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, kötü. Herhangi bir dış etken dolayısıyla duyulan rahatsızlık, ızdırap. Keskin, şiddetli. Çarpıcı, göz alıcı (renk). Tadı bu nitelikte olan. Ölüm, yangın, deprem vb. olayların yarattığı üzüntü, keder, elem.
AKÇÖPLEME
Zambakgillerden, yapraklarının uzun, geniş olması, çiçeklerinin güzelliği dolayısıyla bahçe çiçekleri arasına giren zehirli bir bitki cinsi (Veratrum album).
ABRAŞ
Alaca benekli. Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı). Cildin rengini bozup beyaz benekler ve lekeler yapan hastalık. Ters, kaba, görgüsüz (kimse). Deseni ve atkısı bozuk halı. Atın tüysüz yerlerinde görülen uyuza benzer bir hastalık. Çarpık, eğri, düzgün olmayan. Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan (kimse).
AÇIKLAMALI
Birtakım açıklamalarla anlaşılması, öğrenilmesi kolaylaştırılmış, izahlı.
AFET
Çeşitli doğa olaylarının sebep olduğu yıkım. Çok kötü. Hastalıkların dokularda yaptığı bozukluk. Güzelliği ile insanı şaşkına çeviren, aklını başından alan kadın. Kıran.
AĞIRKANLI
Ağırcanlı. Hippokrates'in ortaya attığı ağırcanlılık, soğukluk, kolayca duygulanmayış gibi nitelikleri kendinde toplayan kişilik tipi.
AĞIR
Tartıda çok çeken, hafif karşıtı. Değeri çok olan, gösterişli. Dokunaklı, insanın gücüne giden, kırıcı. Yoğun. Sindirimi güç (yiyecek). Çetin, güç. Çapı, boyutu büyük. Yavaş. Ağır sıklet. Keskin, boğucu (koku). Fiziksel sebeplerden dolayı güç işiten (kulak). Kısık, alçak. Yavaş bir biçimde. Ciddi. Ağırbaşlı, ciddi. Sıkıntı veren, bunaltan. Davranışları yavaş olan.
AKICI
Akma özelliği olan. Kesintisiz. Kolay anlaşılabilen, okunabilen, anlamca açık (anlatım), selis.
AÇIKÇA
Gizli bir yönü kalmaksızın, kolay anlaşılır bir biçimde, alenen, aşikâre.
AÇIK
Açılmış, kapalı olmayan, kapalı karşıtı. Örtüsüz, çıplak. Bir gereksinimin karşılanamaması durumu. Görevlisi olmayan, boş (iş, görev), münhal. Çalışır durumda olan. Gizliliği olmayan, olduğu gibi görünen. Sevişme sahnelerini bütün çıplaklığıyla anlatan (kitap, resim, film vb.). Boş. Belirgin bir biçimde. Rengi koyu olmayan, koyu karşıtı. Belli bir yerin biraz uzağı. Engelsiz, serbest. Aralığı çok. Kolay anlaşılır, vazıh. Denizin kıyıdan uzakça olan yeri. Her türlü düşünceyi hoşgörüyle karşılayabilen, etkisinde kalabilen.
AHVAL
Durumlar, hâller, vaziyetler. Olaylar. Davranışlar.