Kelimeler arşivinde; içinde "ön" olan, toplam 1185 tane kelime bulunuyor. İçerisinde ön bulunan kelimeler listesini Kelimelik, Scrabble ve benzer kelime bulma oyunlarında ya da Türkçe ile ilgili yapacağınız ödev, araştırma veya ders çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ek olarak sonu ön ile biten kelimeler listesini okumak ya da başında ön olan kelimeler listesine gözatmak isteyebilirsiniz. Bunların yanında, kelime anlamları için alt kısımda bulunan "harfli kelimeler" linklerinden de yararlanabilirsiniz.
DÖNÜŞTÜRÜLEBİLMEK
DÖNÜŞTÜRÜLEBİLME, YÖNLENDİREBİLMEK
DÖNENCELERARASI, DÖNERBOYUNLULAR, GÖNDERİLEBİLMEK, SÖNDÜRÜLEBİLMEK, YÖNLENDİREBİLME
BAŞYÖNETMENLİK, GÖNDERİLEBİLME, GÖNÜLLENDİRMEK, MEİSTERDÖNGÜSÜ, ÖNEMSEYEBİLMEK, RÖNTGENİZASYON, RÖNTGENOTERAPİ, SÖNDÜRÜLEBİLME, YÖNETİLEBİLMEK, YÖNLENDİRİLMEK, YUKARIGÖNDELEN, YUKARISÖĞÜTÖNÜ
DÖNÜŞTÜRÜLMEK, GÖNENDİRİLMEK, ASTİGMATÖNLER, AŞAĞIGÖNDELEN, DÖNDÜREBİLMEK, GÖNDEREBİLMEK, GÖNDERİVERMEK, GÖNÜLLENDİRME, İÇEYÖNELİKLİK, ÖNEMSEYEBİLME, ÖNERİLEBİLMEK, ÖNRAFAELCİLER, RÖNTGENOGRAFİ, SİLİNDİRLİGÖN, SÖNDÜREBİLMEK, YÖNELTEBİLMEK, YÖNETİLEBİLME, YÖNLENDİRİLME
CANIGÖNÜLDEN, DÖNÜŞTÜRÜLME, DÖNÜŞÜMCÜLÜK, GÖNENDİRİLME, RÖNTGENCİLİK, RÖNTGENLEMEK, YÖNLENDİRMEK, YÖNTEMSİZLİK, ANAYÖNETİLEN, DEMİRDÖNEGEN, DÖNDÜREBİLME, DÖNERBASAMAK, DÖNÜŞEBİLMEK, DÖNÜŞÜVERMEK, FİTOSÖNOLOJİ, GÖNDEREBİLME, GÖNDERİVERME, GÖNÜLSÜZİREK, GRAMERÖNCESİ, HÖNDÜLLENMEK, KARAGÖNDÜRME, ÖNEMSEMEZLİK, ÖNERİLEBİLME, ÖNGÖREBİLMEK, ÖNLEYEBİLMEK, ÖZDÖNÜŞTÜREÇ, RENKÖNLEYİEİ, SÖNDÜREBİLME, TÖNGELLENMEK, YANSIMAÖNLER, Devamını Oku »»
BAŞYÖNETMEN, DÖNDÜRÜLMEK, DÖNÜŞSÜZLÜK, DÖNÜŞTÜRMEK, DÖNÜŞTÜRÜCÜ, GÖNDERİLMEK, GÖNENDİRMEK, GÖNÜLDAŞLIK, GÖNÜLLENMEK, GÖNÜLSÜZLÜK, RÖNTGENLEME, SIKIYÖNETİM, SÖNDÜRÜLMEK, YÖNELTİLMEK, YÖNETİCİLİK, YÖNETMENLİK, YÖNLENDİRME, YÖNTEMLİLİK, BAŞYÖNETİCİ, BİYODÖNÜŞÜM, BÖNGÜLDEMEK, CORİDÖNGÜSÜ, ÇÖNÇEDÖNMEZ, ÇÖNGELLEMEK, DEĞİRMENÖNÜ, DÖNBÜLDEMEK, DÖNDERLEMEK, DÖNENCEALTI, DÖNENDİRMEK, DÖNGÜLDEMEK, Devamını Oku »»
DÖNERCİLİK, DÖNÜŞLÜLÜK, DÖNÜŞTÜRME, DÖNÜŞTÜRÜM, GÖNDERTMEK, GÖNÜLLÜLÜK, GÖNYELEMEK, JÖNPRÖMİYE, ÖNCESİZLİK, ÖNEMSENMEK, ÖNEMSİZLİK, ÖNGÖRÜLMEK, SÖNDÜRÜLME, SÖNÜMLEMEK, YANARDÖNER, YÖNELTİLME, YÖNETİLMEK, YÖNETİMSEL, YÖNETMELİK, ÇÖNDERMEYH, ÇÖNGELTMEK, DONMAÖNLER, DÖNDÜRMECE, DÖNDÜRTMEK, DÖNDÜRÜGEÇ, DÖNDÜRÜLME, DÖNEBİLMEK, DÖNEMÇİZİT, DÖNEMEÇSİZ, DÖNERBOYUN, Devamını Oku »»
BÖNLEŞMEK, DÖNDÜRMEK, DÖNELEMEK, DÖNENCELİ, DÖNÜŞÜMCÜ, DÖNÜŞÜMLÜ, GÖNDERİCİ, GÖNDERMEK, GÖNDERTME, GÖNÜLLÜCE, GÖNYELEME, ÖNCELEMEK, ÖNCELİKLE, ÖNCELİKLİ, ÖNEMSEMEK, ÖNEMSENİŞ, ÖNEMSENME, ÖNEMSEYİŞ, ÖNEMSİZCE, ÖNGÖRÜLME, RÖNTGENCİ, SÖNDÜRMEK, SÖNDÜRÜCÜ, SÖNÜMLEME, YÖNDEŞLİK, YÖNELMELİ, YÖNELTMEK, YÖNETİLME, YÖNSÜZLÜK, YÖNTEMSİZ, Devamını Oku »»
BÖNLEŞME, DÖNDÜRME, DÖNDÜRÜŞ, DÖNEKLİK, DÖNELEME, DÖNELMEK, DÖNENCEL, DÖNENMEK, DÖNÜLMEK, DÖNÜMLÜK, DÖNÜŞMEK, DÖNÜŞSÜZ, FIRDÖNDÜ, GÖNDERGE, GÖNDERİM, GÖNDERLİ, GÖNDERME, GÖNENÇLİ, GÖNENMEK, GÖNLÜNCE, GÖNÜLDAŞ, GÖNÜLSÜZ, GÜNDÖNDÜ, MUMSÖNDÜ, ÖNCELEME, ÖNCELERİ, ÖNDERLİK, ÖNEMLİCE, ÖNEMSEME, ÖNGÖRMEK, Devamını Oku »»
DÖNBABA, DÖNEKÇE, DÖNELME, DÖNEMEÇ, DÖNENCE, DÖNENME, DÖNERCİ, DÖNMELİ, DÖNÜLME, DÖNÜŞLÜ, DÖNÜŞME, DÖNÜŞÜM, EMİNÖNÜ, GÖNÇLÜK, GÖNDERİ, GÖNENME, GÖNÜLLÜ, ÖNCEDEN, ÖNCELİK, ÖNCESİZ, ÖNCÜLÜK, ÖNDELİK, ÖNEMSİZ, ÖNERMEK, ÖNGÖRME, ÖNLEMEK, ÖNLENİŞ, ÖNLENME, ÖNLEYİŞ, ÖNLÜKLÜ, Devamını Oku »»
BÖNLÜK, DÖNGEL, DÖNMEK, GÖNDER, GÖNENÇ, HANÖNÜ, ÖNAYAK, ÖNCEKİ, ÖNEMLİ, ÖNERGE, ÖNERİŞ, ÖNERME, ÖNERTİ, ÖNGÖRÜ, ÖNLEME, ÖNSEZİ, SÖNMEK, YÖNBUL, YÖNDEŞ, YÖNSÜZ, YÖNTEM, ALAÇÖN, ARIÖNÜ, BERGÖN, BÖNAFA, BÖNGET, BÖNÜFE, CÖNEGE, ÇAMÖNÜ, ÇÖNDÜL, Devamını Oku »»
ASYÖN, BÖNCE, DÖNEÇ, DÖNEK, DÖNEL, DÖNEM, DÖNER, DÖNGÜ, DÖNME, DÖNÜM, DÖNÜŞ, DÖNÜT, GÖNCÜ, GÖNEN, GÖNÜL, GÖNYE, İNÖNÜ, ÖNCEL, ÖNCÜL, ÖNDER, ÖNERİ, ÖNEZE, ÖNLEM, ÖNSEL, SÖNME, SÖNÜK, SÖNÜM, YÖNLÜ, AKYÖN, ARDÖN, Devamını Oku »»
CÖNK, GÖNÇ, ÖNCE, ÖNCÜ, ÖNEL, ÖNEM, BÖNE, BÖÖN, ÇÖNE, ÇÖNT, DÖNE, DÖNÜ, GÖNE, GÖNÜ, HÖNE, HÖNÜ, KÖNÇ, KÖNİ, KÖNÜ, LÖNK, ÖĞÖN, ÖNAA, ÖNAD, ÖNAL, ÖNAY, ÖNDE, ÖNEÇ, ÖNEK, ÖNEN, ÖNER, Devamını Oku »»
BÖN, GÖN, JÖN, YÖN, ÇÖN, FÖN, KÖN, ÖNA, ÖNE, ÖNK, ÖNÜ, ÖÖN, ZÖN
ÖN
ÖN
Önce, mukaddem, evvel. İleri, üstün, makbul. Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı. Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı. Bir kimsenin ilerisi. Yakın gelecek zaman. Giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü. Önce olan, ilk. Civar, yöre. öğün. o gün. İlk, ilk gün. Ön (bk. ün). Vücudun, ortasından geçen çizginin yüzden yana gösterdiği yön; gövdenin, göğsün bulunduğu yüzeyi ve yönü. Görünçlüğün önündeki bölüm; öne düşen yerler. Dip karşıtı. Bazı ikinci, üçüncü sınıf sinemalarda görüntülüğe en yakın sıralar. (karşılık: anteriyör,)Bir hayvanın ya da bir parçasının bir eksene göre ilerde olan bölgesi.
DÖNERBOYUNLULAR
Sürüngenler (Reptilia) sınıfının, kaplumbağalar (Testudinata) takımından, tatlı sularda yaşayan, boyunları dinlenme hâlinde iken içeri çekilmeyip sırt kabuğunun altına doğru kıvrılan, çamurcul kaplumbağagiller (Pelomedusidae) ve yılan boyunlu kaplumbağagiller (Chelidae) familyaları bulunan bir alt takım. (Pleurodira), familyalarını içine alır.
ÖNEMSEYEBİLMEK
Önemseme imkânı veya olasılığı bulunmak.
DÖNÜŞTÜRÜLEBİLME
Dönüştürülebilmek işi.
DÖNÜŞTÜRÜLEBİLMEK
Dönüştürülme imkânı veya olasılığı bulunmak.
YÖNLENDİREBİLME
Yönlendirebilmek işi.
MEİSTERDÖNGÜSÜ
İnce bağırsak hücrelerinde zara bağlı bir enzim olan gama-glutamil transferazın ve hücre içindeki glutatyonun katıldığı imino asitler dışındaki bütün amino asitlerin taşınmasını sağlayan bir etkin taşıma sistemi, gama-glutamil döngüsü.
BAŞYÖNETMENLİK
Başyönetmen olma durumu, başrejisörlük. Başyönetmenin yaptığı iş, başrejisörlük.
GÖNDERİLEBİLMEK
Gönderilme imkânı veya olasılığı bulunmak.
GÖNDERİLEBİLME
Gönderilebilmek işi.
RÖNTGENİZASYON
Röntgenoterapi.
GÖNÜLLENDİRMEK
Gönüllenmesine sebep olmak.
RÖNTGENOTERAPİ
Röntgen tedavisi, radyoterapi, röntgenizasyon.
YÖNLENDİREBİLMEK
Yönlendirme imkânı veya olasılığı bulunmak. Yönlendirmeyi becermek.
SÖNDÜRÜLEBİLMEK
Söndürülme imkânı veya olasılığı bulunmak.
DÖNENCELERARASI
Yeryuvarı üzerinde Oğlak ve Yengeç dönenceleri (23° 27' K ve 23° 27' G) arasında kalan, genellikle sıcak iklimlerin egemen olduğu kuşağın yayılma alanı, bkz, dönence, Oğlak dönencesi, Yengeç dönencesi.
Bu bölümde tanımı içerisinde ÖN geçen kelimeler listesi verilmiştir.
AGORA
Yunan klasik devrinde, sitenin yönetim, politika ve ticaret işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan, halk meydanı.
AĞBENEK
Ağ görünüşünde olan, arpa yapraklarına yerleşerek oldukça önemli zararlara yol açan, açık veya koyu kahverengi asklı mantar. Bu mantarın yol açtığı ekin hastalığı.
AĞIRLIK
Ağır olma durumu. Ağırbaşlılık. Terazilerde tartma işi yapılırken bir kefeye konulan nesne. Değerlendirmelerde herhangi bir konu veya evreye, olağanın üzerinde ve belli oranda tanınan değer. Yer çekiminin, bir cismin molekülleri üzerindeki etkisinin oluşturduğu bileşke, gravite. Uykudayken gelen ve insana boğulur gibi bir duygu veren durum. Uyuşukluk ve gevşeklik durumu. Sıkıcı, bunaltıcı, iç karartıcı durum. Orduda bir birliğin cephane, yiyecek ve eşya yükleri. Sorumluluk. Sıkıntı. Takı. Değerli olma durumu. Yük, külfet. Dikkati ve önemi bir şey üzerinde yoğunlaştırmak. Güreş, boks, halter, judo vb. spor dallarında, sporcuların kilolarına göre girdikleri kategori. Etki, baskı, güçlük. Çeyizini düzmek için damadın geline verdiği para, kalın.
AÇIKTAN
Bir yerin uzağından. Ayrıca, ek olarak. Sıra ve aşama gözetilmeden, dışarıdan atayarak. Önceden belirlenmiş bir bütçeye bağlı kalmaksızın.
AFİŞE
"Açığa vurmak, belirtmek; duyurmak, dile düşürmek, reklam etmek; açıklamak" anlamlarındaki afişe etmek, "bir kimse bilinmeyen bir yönüyle tanınmak" anlamındaki afişe olmak birleşik fiillerinde geçen bir söz. Açıklanmış.
ADIM
Yürümek için yapılmış olan ayak atışlarının her biri. Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri, etap. Ayakta, esas duruşta, bir ayağın türlü yönlerde iki ayak boyu kadar yer değiştirmesi. Girişim, hamle. Bir ayak atışıyla alınan ve uzunluğu yaklaşık 75 santimetre olan mesafe. Bir gösterge ucunun eş olarak ayrılmış yaylardan biri boyunca aldığı yol. İki diş arasındaki aralık.
ABAJUR
Işığı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan, kâğıt, kumaş, maden veya renkli camdan yapılmış lamba siperi. Genellikle üzeri siperli masa lambası veya ayaklı lamba.
AĞIRSAMAK
Birine karşı soğuk davranarak sıkıntı verdiğini anlatmak. Bir işi ağır bulmak, yük saymak, yüksünmek. Bir işi yavaş yapmak, önemsememek, ilgilenmemek.
ABRAMAK
Fırtınalı havalarda gemiyi ustalıkla yönetmek. Başarmak, bir işi becermek.
ADEMİMERKEZİYETÇİ
Yerinden yönetimci.
AÇIKLAYICI
Bir sorunu gerekli açıklığa kavuşturan. Kendinden önce gelen kelimeyi belirten, açıklayan (kelime veya kelimeler): "Atatürk, yeni Türkiye'nin kurucusu, daima saygı ile anılacaktır" cümlesindeki 'yeni Türkiye'nin kurucusu' sözü Atatürk adının açıklayıcısıdır.
ADEMİMERKEZİYET
Yerinden yönetim.
ABONE
Süreli yayınları, parasını önceden ödeyerek alma işi. Bir şeyi sürekli olarak kullanmak için hizmeti verenle sözleşme yapan kimse, sürdürümcü. Bir yere gitmeyi alışkanlık hâline getiren (kimse).
ADA
Deniz veya göl suları ile çevrilmiş küçük kara parçası, cezire. Tali yoldan ana yola güvenli çıkışı sağlamak için tali yolun sağ tarafına yapılan, çizgilerle ayrılmış bölüm. Çevresi yollarla belirlenmiş olan arsa ve böyle bir arsayı kaplayan yapılar topluluğu. Kavşaklarda trafiği düzenleyici, yönlendirici veya ayırıcı olmak üzere bordürle sınırlandırılmış veya yer çizgileriyle belirlenmiş alan.
ABARTMAK
Bir nesneyi veya durumu olduğundan daha önemli, daha büyük veya daha çok göstermek, mübalağa etmek. Bir iş, bir davranış vb.nde gereğinden fazlasına kaçmak, aşırıya kaçmak.
AĞIRŞAKLANMAK
Ergenlik döneminde çıbanda veya memede ağırşak biçiminde bir tümsek oluşmak.
AFYONLAMAK
Afyon vererek uyuşturmak, uyutmak. Birini telkin yoluyla doğru düşünmesini önleyerek zararlı bir yola sürüklemek.
AÇIKÇA
Gizli bir yönü kalmaksızın, kolay anlaşılır bir biçimde, alenen, aşikâre.
AFTOS
Gönül eğlendiren kimse.
AFAKİ
Gereksiz, önemsiz (söz). Bir kaynağa dayanmayan, hayalî.