Kelimeler arşivi içinde; sonunda "okundu" olan, toplam 1 adet kelime bulunmaktadır. Sonu okundu ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında okundu olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde okundu olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
OKUNDU
OKUNDU
Küçük armağanlarla yapılan düğün çağrısı.
Bu bölümde tanımı içerisinde OKUNDU geçen kelimeler listesi verilmiştir.
DOKUNDURMA
Dokundurmak işi.
ÇENTTİRMEK
Ağrıyıp sızlayan yerine, bıçağın ağzıyla yavaş yavaş dokundurtmak: Senin gözün avsın olmış, çenttiriver.
DEYİRMEK
Dokundurmak, değdirmek.
MEZODERMİZASYON
İki ayrı embriyolojik kısmın örtücü epitel hücreleri yüzeyleri ve altındaki dokuyla birlikte birbirlerine dokundukları yerde kaynaşmaları. Ağız boşluğunun burun ve ağız boşluğuna dönüşmesinde prosessus palatiniler birbirleriyle kaynaşırlar.
DEĞİRMEK
Duyurmak, bildirmek, ulaştırmak. Değdirmek, dokundurmak.
SEKMEK
Tek veya iki ayak üzerinde sıçramak. Atılan bir nesne bir yere dokunduktan sonra sıçrayarak gitmek. Aralık vermek. Bir yere, bir cisme çarparak yön değiştirmek. Tek veya iki ayak üzerinde sıçrayarak ilerlemek.
ÇITLAMLI
Dokundurucu, imalı.
TOKUŞTURMAK
Birbirine dokundurmak, çarpıştırmak.
YAKAMOZ
Denizde balıkların veya küreklerin kımıldanışıyla oluşan parıltı. Biyolojik ışık üretme özelliğine sahip, akıntı ve rüzgârlarla sürüklenen ve bir şeye dokunduğunda ışık veren deniz hayvanı.
SÜRTMEK
Bir şeyi bastırarak diğer bir şeyin üzerinden geçirmek. Dokundurmak. Başıboş dolaşmak, yararsız dolaşmak.
AKROSTİŞ
Her dizenin ilk harfi yukarıdan aşağıya doğru okunduğunda ortaya bir söz çıkacak bir biçimde düzenlenmiş manzume, muvaşşah, tevşih.
KERÇ
Alay, kinayeli söz. Zıt, ters. Gönüllenme, darılma. Ters, zıt. Alay, üstü kapalı, dokundurucu söz: Şu lafı kercine söyleme hele.
ÇEVRİKLENİR
Harf harf ters okunduğu zaman ya aynı ifadeyi veya anlamı olan başka bir ifadeyi veren (kelime, cümle yahut dize).
TAKILMAK
Takma işi yapılmak. Biriyle, bir toplulukla sık sık birlikte olmak, onlara katılmak. Bir yerde bir süre kalmak, oyalanmak. Engelle karşılaşıp geçici olarak işlemez duruma gelmek. Olumsuz veya aksayan, eksik bir yanını görerek üstünde durmak. Birinin sürekli peşinden gitmek. Kahvehane, meyhane vb.ne sık sık gitmek, eğlenmek. Bir yere iliştikten veya dokunduktan sonra oradan kurtulamamak. Kızdırmak, üzmek, şaşırtmak amacıyla şaka yollu konuşmak.
GÖZDEĞME
Kötü niyet ve etkin bakışlı, toplumuna göre mavi gözlü, sarı saçlı ya da kara gözlü, kara saçlı kişilerin, isteyerek ya da istemeyerek baktıkları, övdükleri, dokundukları canlıların, özellikle çocuk ve hayvanların, hastalanacakları, sakatlanacakları, yoksullaşacakları hatta ölebilecekleri; nesnelerin ise kırılacakları, yanacakları, yıkılacakları ya da yokolabilecekleri biçimindeki çok yaygın halk inanışı, bk. gözdeğmesinden korunma, gözdeğme sağaltımı, karşılığı muska.
İLDİRMEK
Değdirmek, dokundurmak. Kabataslak dikmek. Hafif ışık vermesi için ateş yakmak. Kapatmak. Değdirmek. Değirmek, dokundurmak, iliştirmek.
MEVLİT
Hz. Muhammed'in doğumunu, hayatını anlatan mesnevi. Doğum yeri, insanın doğduğu yer. Bu mesnevinin okunduğu dinî tören. Doğma, doğum.
SÜRMEK
Yönetip yürütmek, sevk etmek. Devam etmek. Zaman geçmek. Oturduğu, bulunduğu yerden, ülkeden ceza olarak başka bir yer ya da ülkeye göndermek, nefyetmek. Herhangi bir durum içinde bulunmak. Bir maddeyi bir yüzey üzerine ince bir tabaka olarak yaymak, dökmek, serpmek. Bitki, ot yetişip ortaya çıkmak, bitmek, yeşermek. Zaman almak. Olmaya devam etmek. Önüne katıp götürmek. Olağandan daha çok, daha sık ve sulu dışkı çıkarmak. Pulluk veya sabanla toprağı işlemek. Bir malı satışa sunmak, piyasaya çıkarmak. Dokundurmak, değdirmek. Uzatmak, ileri doğru itmek. Yasal olmayan yolla piyasaya para çıkarmak.
BIRAKMAK
Elde bulunan bir şeyi tutmaz olmak. Yanına almamak, yanında götürmemek. Koymak. Bıyık ya da sakal uzatmak. Bir işi başka bir zamana ertelemek. Ölen, ayrılan birinden iş, kişi, nesne vb. şeyler kalmak. Bakılmak, korunmak için vermek. Kötü bir durumda terk etmek. Ayrılmak, terk etmek. Yapışık olan bir şey yapışıklıktan kurtulmak. Özgürlük vermek, hürriyetine kavuşmasını sağlamak. Bulunduğu yeri veya durumu değiştirmemek. Saklamak, artırmak. Sarkıtmak. Bir işin sorumluluğunu, yükümlülüğünü başkasına vermek, görevlendirmek. Uğraşmaz olmak, artık uğraşmamak. Boşamak. Bulunduğu veya dokunduğu yerde bir şey oluşturmak, meydana getirmek. Sınıf geçirmemek, döndürmek. Bir alışkanlıktan veya bir işten vazgeçmek. Bir pazarlıkta, belli bir fiyata vermeyi kabul etmek. Engel olmamak. Unutmak. Sahiplik hakkını başkasına vermek.
EKİS
Sitem, söz dokundurma. Kötü, ters, fena, aksi.