Kelimeler arşivi içinde; başında "götürü" olan, toplam 10 adet kelime bulunmaktadır. götürü ile başlayan kelimeler listesini Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunları için veya Türkçe hakkında yapacağınız ders, araştırma veya ödev çalışmalarınızda kullanabilirsiniz.
Ayrıca sonu götürü ile biten kelimeler listesine ulaşmak veyahut içinde götürü olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Bunlara ek olarak, kelimelerin anlamları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarından da faydalanabilirsiniz.
GÖTÜRÜNÜLMEK
GÖTÜRÜLMEK, GÖTÜRÜMSÜZ
GÖTÜRÜLME, GÖTÜRÜMLÜ, GÖTÜRÜNGÜ
GÖTÜRÜCÜ
GÖTÜRÜM, GÖTÜRÜŞ
GÖTÜRÜ
GÖTÜRÜ
Fiyatı veya ücreti toptan belirlenen (iş vb.). Fiyatını toptan belirleyerek.
GÖTÜRÜMSÜZ
Kendisinde götürüm özelliği bulunmayan.
GÖTÜRÜLMEK
Götürme işi yapılmak veya götürme işine konu olmak.
GÖTÜRÜNÜLMEK
Götürülmek.
GÖTÜRÜLME
Götürülmek işi.
GÖTÜRÜCÜ
Herhangi bir sıvıyı veya duyuyu götüren yapı, efferent. Hassa kuşbazlarının iki sınıfından, görevleri doğan, şahin ve atmaca gibi av kuşlarını yakalayıp, sağ olarak İstanbul'a getirmek olan biri; öteki sınıf için bk. gürenci. Seferde padişahın iki tuğunu bir konak ileride taşıyan dört kişiden ikisi. (karşılık: efferent),Sinir merkezlerinden uyartılara verilen cevapları ileten sinirler; dışa doğru taşıma.
GÖTÜRÜNGÜ
Dokuma tezgahında tefe denilen aracın üst tahtasını götüren ip ve çıtadan yapılan askı. Çocuk olması için, kadınların kullandıkları bir çeşit kocakarı ilâcı: Çocuk olsun diyi götürüngü ilâç fayda virmemiş.
GÖTÜRÜŞ
Götürme işi.
GÖTÜRÜMLÜ
Kendisinde götürüm özelliği bulunan.
GÖTÜRÜM
Kötü ve güç durumlara karşı koyabilme gücü. Şaka kaldırma özelliği.
Bu bölümde tanımı içerisinde GÖTÜRÜ geçen kelimeler listesi verilmiştir.
YEDEK
Gereğinde kullanılmak için elde bulundurulan, asıl karşıtı. Hayvanı yedeğe alan ip, yular. Yularından çekilerek götürülen boş binek hayvanı. Redif. Gereğinde kullanılmak için fazladan bulundurulan, ayrılmış olan.
LAFÇI
Geveze. İyi, etkili konuşan. Söz götürüp getiren, dedikoducu.
İKİCİLİK
Birbirinden ayrı, birbirinden bağımsız, birbirine geri götürülemeyen, birbirinin yanında veya karşısında bulunan iki ilkenin varlığını kabul eden görüş, düalizm.
YERLİ
Taşınamayan, başka yere götürülemeyen. Bir yerin ilk sakini olan, otokton. Belli bir bölgede yetişen, otokton. Oturduğu bölgede doğup büyüyen, ataları da orada yaşamış olan. Amerika, Avustralya ve Afrika'nın uygarlıktan uzak, ilkel biçimde yaşayan kimi halklarına verilen ad. Yurt içinde yapılmış olan veya bir yurdun kendine özgü niteliklerini taşıyan.
SEDYELİK
Sedye ile götürülebilecek durumda olan.
KALKMAK
Gitmek üzere yerinden ayrılmak. Güncelliğini yitirmek. Başka yere gitmek, taşınmak. Girişmek, başlamak, davranmak, yeltenmek. Ayakta beklemek. Geçerli olmamak, geçerliğini yitirmek, geçmez olmak. Yerinden ayrılıp yol almaya başlamak. Bir durumdan başka bir duruma geçmek. Hayvan iki art ayağı üzerinde dik durum almak. Oturma durumundan dik duruma gelmek, doğrulmak. Taşıtlar yola çıkmak. Yukarı doğru yükselmek. Yok olmak, artık bulunmamak. Derlenip götürülmek. Hasta iyileşerek gezecek duruma gelmek. Uygulanmaz olmak. Uçmak, havalanmak. Varlığı, hayatı son bulmak. Uyanarak yataktan ayrılmak. Kabarmak, ayrılmak.
MAKTU
Kesilmiş, kesik. Ölçü ile satılmayan, götürü. Kesin olarak değeri biçilmiş.
LOKMA
Ağza bir defada alınıp götürülen yiyecek parçası, sokum. Yemek. Türlü kalınlıktaki cıvataları, boşluğuna geçirip sökmeye veya sıkıştırmaya yarayan metalden alet. Lokma tatlısı. Genellikle haksız olarak ele geçirilen mal veya para.
KESENE
Sözleşme, yazılı anlaşma. Götürü ya da toptan satış.
TAHTIREVAN
Omuzda veya deve, fil, at vb. hayvanlara yüklenerek götürülen, üstü örtülü, insan taşınan araç.
APARMADUH
Yağma edilmemiş, alınıp götürülmemiş.
MAKARON
Fransız kurabiyesi de denir. Ülkemizde divan pastanesi ile özdeşleşmiş bir yiyecektir. Bir fincan çay veya kahve yanında iyi gittiği öne sürülür. Küçük küçük renkli ve yuvarlak yiyecekler olduğu için, özellikle hediye olarak götürülebilecek sevimli yiyecek. Değişik renkleri ve aromaları oluşu, onu acıbadem kurabiyesinden farklı yapmaya yeter.
AKTI
Götürü iş için verilen ücret, el emeği. Saf, masum. El emeği.
GÖTÜRTMEK
Götürülmesini sağlamak.
GÖÇ
Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret. Taşınma sırasında götürülen ev eşyaları. Evden eve taşınma, nakil. Kuşların, geyiklerin, yarasaların, bazı balık ve böceklerin mevsim, iklim, besin miktarı vb.ne göre çevre değiştirmeleri.
YEDİLMEK
Yedeğe alınarak götürülmek.
GİTMEK
Bir yere doğru yönelmek. Yeter olmak, yetmek, yetişmek. Herhangi bir durumda olmak. Ölmek. Bir yerden veya bir işten ayrılmak. Dayanmak. Değerlendirmek, saymak, karşılamak. Çıkmak, ulaşmak. Götürülmek, gönderilmek. Makine, işlemek, çalışmak. Belli bir amaçla bir yere devam etmek veya bir işle uğraşmak. Sürmek, devam etmek. Geçmek. Yürümek, yol almak. Bir duruma, bir sonuca ulaşmak, varmak. Yakışmak, yaraşmak. Satılmak. Yapmak. Başvurmak, yapmak. Bir şey zarar görmüş olmak. Tüketilmek, harcanmak. Yok olmak, elden çıkmak.
VARAGELE
Bir şeyi, bir yerden bir yere çekerek götürüp getirmeye yarayan araç. Belirsizlik.
KABALA
Doğaüstü varlıklarla ilişki kurma sanatı. Bu öğretinin yandaşlarının tamamı. Götürü, toptan. Yahudilerde, yazılı olarak konulmuş olan Tanrı kanunlarının yanında, ağızdan ağıza geçen din buyruklarının, İbrani felsefesinin ve efsane yazılarının tamamı.
SÜREK
Süren, devam eden zaman. Satmak için pazara götürülen hayvan sürüsü. Hızlı süren, hızlı giden.