Kelimeler arşivi içinde; sonunda "ayak" olan, toplam 62 adet kelime bulunmaktadır. Sonu ayak ile biten kelimeler listesinden; Türkçe hakkında yapacağınız ders ve araştırma çalışmalarında ya da Scrabble, Kelimelik vb. gibi kelime bulma oyunlarında kelime türetmek için faydalanabilirsiniz.
Bunun yanı sıra, başında ayak olan kelimeler listesine ulaşmak veya içinde ayak olan kelimeler listesini incelemek isteyebilirsiniz. Ayrıca, burada verilen kelimelerin tanımları için aşağıda bulunan "harfli kelimeler" bağlantılarını kullanabilirsiniz.
SANDIKLIAYAK
YALANCIAYAK, ŞAKIBETAYAK
GALDURAYAK, KALDIRAYAK, KIRDIRAYAK, ÜZÜMLÜAYAK, LAPÇINAYAK, BAŞTANAYAK
GÖKLÜAYAK, DEMİRAYAK, DASMAAYAK, KIZILAYAK, YALINAYAK, MORLUAYAK, YALİNAYAK, GÜLLÜAYAK, KAZIKAYAK, GİDERAYAK, YARIMAYAK
KARAAYAK, AĞIRAYAK, KISAAYAK, ORTAAYAK, SAPLAYAK, SARIAYAK, ŞARPAYAK, TERSAYAK, HOTDAYAK, YALNAYAK, KIRKAYAK, ÇALTAYAK
KAVAYAK, TERAYAK, TEKAYAK, TAŞAYAK, DÜZAYAK, SACAYAK, SAÇAYAK, BAŞAYAK, ÇATAYAK, DALAYAK, GAZAYAK, KIÇAYAK, KESAYAK, KAZAYAK, KANAYAK
OLAYAK, ARAYAK, ÜÇAYAK, ÖNAYAK, UÇAYAK
YAYAK, TAYAK, SAYAK, PAYAK, GAYAK, BAYAK, ŞAYAK, KAYAK, DAYAK
AYAK
AYAK
Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü. Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek ya da bunlardan her biri. Göl ayağı. Halk edebiyatında koşuklarda kısa yedekli dizeler. Yarım arşın veya 30,5 santimetre uzunluğundaki ölçü birimi, kadem, fit, fut. Altılı ganyanda yer alan her bir koşu. Bacak. Karakucak ve yağlı güreşte pehlivanların ayrıldıkları beş dereceden biri. Vücudun belden aşağı bölümü. Mayalardan önce, makama uygun olarak çalınan veya söylenen beste. Kömür ocaklarında kömürün çıkarıldığı galeri. Bir doğrunun başka bir doğruyu veya bir düzlemi kestiği nokta. Futun küpü alınarak hesaplanan değer. Yürüyüşün ağırlık veya çabukluk derecesi. Basamak. Halk edebiyatında uyak.
YALANCIAYAK
Dizanteri amibi gibi, belirli bir biçimi olmayan birgözeli asalaklarda devim ve beslenme amacıyla ortaya çıkan protoplazma uzantısı.
ÜZÜMLÜAYAK
Halı kenarlarında görülen bir motif. (Yeşilova Aksaray Niğde).
LAPÇINAYAK
İri ve tabanı çok sert ayak.
DEMİRAYAK
Ankara ilinde, Evren belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim birimi.
GALDURAYAK
Tüylü ve geniş yapraklı, kırmızı ve yeşil saplı yenen bir bitki.
DASMAAYAK
Yalınayak: Dasmaayak geldi.
KIRDIRAYAK
Topallayarak yürüyen kişi.
BAŞTANAYAK
İtaatsiz, söz dinlemez kimse: Ahmet ağanın çocuğu çok baştanayak.
MORLUAYAK
Halı kenarlarına yapılan kara renkli süs. (Yeşilkova Asaray Niğde).
KIZILAYAK
Anadolu'da oyunları düzenleyene verilen ad.
YALINAYAK
Yoksul. İçel şehrinde, merkez ilçesi, merkez nahiyesine bağlı bir yer.
ŞAKIBETAYAK
Halılarda bir kıyı motifi. (Yeşilova Aksaray Niğde).
GÖKLÜAYAK
Bir çuval deseni. (Saçıkara İslahiye Gaziantep).
KALDIRAYAK
Sinop ili, Erfelek belediyesi, merkez bucağına bağlı bir yerleşim bölgesi. Sinop ili, Yenikonak nahiyesine bağlı bir yerleşim birimi.
SANDIKLIAYAK
Halı kenar süsü. (Yeşilova Aksaray Niğde).
Bu bölümde tanımı içerisinde AYAK geçen kelimeler listesi verilmiştir.
ALIN
Yüzün, kaşlarla saçlar arasındaki bölümü. Bir ocakta her türlü ayak, galeri, baca, kuyu ve yolun ilerletilmekte olan yüzeyi. Karşı. Bazı şeylerin önü, ön yüzü.
ARILAR
Tek tek veya bir topluluk düzeni içinde yaşayan, vücutları, özellikle karınları ve arka ayakları kıllarla örtülü zar kanatlılar familyası.
AYAKÇAK
Merdiven, merdiven basamağı. Çocukların, cambazların ayaklarına takıp yürüdükleri çifte sırık. Dokuma tezgâhı ayaklığı, ayaklık.
AYAKÇI
Ayak işlerinde kullanılan kimse. Bir iş süresince tutulan hizmetçi. Otobüs terminallerinde yolcuyu kendi şirketinden bilet almaya yönlendiren kimse. Gezici satıcı, çerçi.
AYAKKABICI
Ayakkabı yapan veya satan kimse, başmakçı, pabuççu. Ayakkabı satılan yer.
ADIM
Yürümek için yapılmış olan ayak atışlarının her biri. Bir yarışın belirli uzaklığı kapsayan bölümlerinden her biri, etap. Ayakta, esas duruşta, bir ayağın türlü yönlerde iki ayak boyu kadar yer değiştirmesi. Girişim, hamle. Bir ayak atışıyla alınan ve uzunluğu yaklaşık 75 santimetre olan mesafe. Bir gösterge ucunun eş olarak ayrılmış yaylardan biri boyunca aldığı yol. İki diş arasındaki aralık.
AKKARAMAN
Orta ve Doğu Anadolu'nun batı kesimlerinde yaygın olarak yetiştirilen, vücudu beyaz, ağız, burun, göz etrafı, kulak ve ayaklarında siyah lekeler bulunabilen, kaba karışık yapağılı, yerli bir tür koyun.
ABAJUR
Işığı bir yere toplamak, doğrudan doğruya gözlere vurmasını önlemek için kullanılan, kâğıt, kumaş, maden veya renkli camdan yapılmış lamba siperi. Genellikle üzeri siperli masa lambası veya ayaklı lamba.
AYAKÇIN
Dokuma tezgâhlarında atkı ipliklerini hareket ettirmek için ayakla basılan tahta ayaklık.
ATKI
Soğuğa karşı omuzlara, başa, sırta veya boyna alınan örtü, bürgü. Büyük yaba. Dokuma tezgâhlarında mekikle enine atılan iplik, argaç. Bazı kadın ayakkabılarında ve çocuk patiklerinde ayağın üstünden geçen, yandan iliklenen ince uzun parça. Kapı ve pencerelerin yapımında üst tarafa konan ağaç, taş veya beton destek, üst eşik.
AYAKKABICILIK
Ayakkabıcının yaptığı iş, pabuççuluk.
AĞIMLI
Ağımı olan (ayak).
ARPALAMA
Atların ayaklarında görülen ve rahat yürümelerini önleyen bir hastalık. Çok arpa yemekten ileri gelen bir hayvan hastalığı.
AYA
Elin parmak dipleriyle bilek arasındaki iç bölümü, avuç içi. Yaprakların düz ve parlak bölümü. Ayak tabanı.
AYAKKABILIK
Ayakkabı konulan yer, ayakkabı dolabı. Ayakkabı yapmaya elverişli olan (deri, kösele vb.).
AMİP
Amipler takımından, vücudunun biçim değiştirmesiyle oluşan geçici kollar veya ayaklar üzerinde sürünerek yer değiştiren, tatlı ve tuzlu sularda yaşayan bir hücreli canlı (Amoeba).
ATIŞMA
Atışmak işi. Saz şairleri, belli bir ayak üzerine karşılıklı deyiş söyleme.
ASTAR
Giyecek, perde, çanta, ayakkabı vb. şeylerde, kumaşın veya derinin iç tarafına geçirilen ince kat. Sıvanacak, boyanacak yerlere boyadan önce sürülen kat. Gemicilikte bir şeyi sağlamlaştırmak için kullanılan bez, halat, ağaç vb.
AYAKÇILIK
Ayakçının yaptığı iş.
ATLAMAK
Bir engeli sıçrayarak veya fırlayarak aşmak. Yanılmak, aldanmak. Yüksek bir yerden alçak bir yere, ayaküstü gelecek bir biçimde kendini bırakmak. İnmek. Okuma, yazı yazma, sayı sayma vb. işlerde bazı bölümleri üstünkörü geçmek. Basında haberi zamanında verememek veya diğer gazetelerden öğrenmek. Bir işe sonucunu düşünmeden hemen girişmek. Binmek. Sınıfı okumadan geçmek.